Kontrol edemediğim, Öfkem mi? Çocuğum mu?
İstismar güç ve kontrolle ilgilidir. İstismara başvuran kişilerin kontrol edemedikleri şey öfkeleri değil; eşleri/çocuklarıdır.
İstismar kontrolü kaybetmekle ilgili değildir; bir ilişkide, güç ve kontrolü savunmak ve sürdürmek için kullanılan sistematik bir yöntemdir.
Aile içi istismar hakkındaki efsanelerden biri, istismara meyilli kişilerin bir öfke yönetimi sorunu yaşadıklarıdır.
Evet, Öfke ile ilgili bir sorunları vardır; ancak kendi öfkeleriyle değil, karşısındaki kişilerin öfkeleriyle.
Eşleri yada çocukları kendilerine karşı gelmeye, sözlerini dinlememeye, sınırlarını aşmaya “cüret” ederse; yanıtları son derece hızlı ve yıkıcı olur.
Gerçek şu ki, fiziksel ve duygusal istismara başvuran kişiler, öfkelerini kontrol edemedikleri için değil; istismarla istediklerini elde edebildikleri için uygularlar.
Güncel araştırmalar, öfke kontrolü eğitimleri ve yöntemlerinin, aile içi istismar vakalarında artık işe yaramadığını; hatta istismarcıya mazeret sunarak arttırdığını gösteriyor.
Hatalarının sorumluluğunu almaktan kaçan kişiler;
“Sınırlarımı zorladı, kendimi kaybettim, öfkemi kontrol edemedim, o X yaparak damarıma bastı, öyle yapmasaydı asla bağırmazdım/vurmazdım, ben kötü bir insan değilim, beni asıl zorlayan o, zaten zor bir dönemden geçiyorum, üstüme geliyor vb.” sebeplere başvuruyor.
Çocuklarına/eşine duygusal/fiziksel şiddet gösteren kişiler; istediklerini bu yolla yaptırabildiklerini fark eder, korkutup sindirdikçe, onların üzerinde elde ettikleri gücün hazzını tatmaya başlarlar.
Üstelik bu, savunmasız birine istediğinizi yaptırmanın en kolay yoludur ve bir süre sonra hem kontrol/güç hem de rahatlama aracı olarak; alışkanlık haline gelir.
Empati, bağlantı kurma çabası, ilişkiyi gözetme, koruma ve onarma çabası, uzman desteği, kitap/makale okumak gibi zor ve maliyetli değildir.
Son olarak, Kendinle Savaşma Sanatı
kitabından bir örneğe yer vermek istiyorum:
Anne çocuğuyla bir tartışmanın ortasındadır. Çocuğa kızıyor ve bir hayli öfkeli halde bağırıyor. O anda telefon çalıyor ve bir anda öfkeyle alo diye açtığı telefonun diğer ucunda kızının öğretmeninin olduğunu fark ediyor. Kimin aradığını anlar anlamaz, hemen ses tonunu değiştiriyor ve 5 dakikalık konuşma boyunca kullanabileceği en iyi ses tonunu ve tüm nezaketini koruyor.
Telefonu kapatır kapatmaz ifadesi yeniden değişiyor ve çocuğuna aynı şekilde bağırmaya devam ediyor.
.
Bu hikayede anne kontrol edemediği bir öfke yüzünden bağırmıyor. Sadece, başka yöntemler uzun ve zor geldiği için, öfkesini kızını yüksek sesle sindirmek ve böylece fikirlerini söylemek için kullanıyor.
Ne dersiniz?
Kontrol edemediğiniz gerçekten öfkeniz mi?
Yoksa çocuğunuzu kontrol etmek için duyduğunuz güçlü arzunuz mu?
Tüm olası yöntemler, teknikler, uygulamalar, çözüm önerileri; ancak bu soruya, kendiniz ve çocuğunuz için dürüstçe cevap verip, sorumluluk almayı kabul edebildiğinizde, işe yarayabilir.