Çocuklara Sınır Çizmek
Sınır koyma sadece çocuklar ile olan ilişkimizde değil; genel olarak da hepimizin zorlandığı alanlardan biri.
Yetiştirilme şeklimiz, çocukluğumuz, toplumsal normlar ve geleneklerin etkisiyle; pek çoğumuz ya duracağımız sınırı kestiremiyor yada başkalarına sınırlarımızın nerede olduğunu gösteremiyoruz.
____
Duygularımızı yok saymayı o kadar iyi öğrenmişiz ki; ne hissettiğimizi, karşımızdakinin ne hissettiğini, çocuğumuzun ne hissettiğini öyle bilmiyoruz ki.. Sınırlarımız ihlal edildiğinde ne hissettiğimizi, dolayısıyla ne yapacağımızı öyle bilmiyoruz ki; sınırlarını ihlal ettiğimizde karşımızdakinin hisleri hakkında da hiçbir fikrimiz olamıyor.
____
Benim de dahil olduğum birçok anne/baba çocuklarına empati ile yaklaşabilmek için çırpınırken; çocuğun duygularını sözel olarak ifade etmeye çalışırken bile tutulup kalıyor.
Kendi duygularımıza ne kadar yabancıysak; çocuğumuz dahi olsa, bir başkasının ne hissettiğini dile getirmek bir o kadar zorlaşıyor.
____
Hal böyle olunca da sınır koymayı aklımızla yapmaya çalışıyoruz.
Davranışların peşinde koşarken, onları kontrol etmeye çalışırken ihtiyaçları kaçırıyoruz.
Oysa sınırlar önce duygusal güvenliği sağlamak için.
Neye ihtiyacım olduğunu anlamam için önce duygularımın rehberliğine ihtiyacım var.
Neye ihtiyacım olduğunu/olmadığını anlayabilmek ve ifade edebilmek, sınır çizmek.
____
İlişkilerimizde güvende kalabilmek için sınırlar çizmek zorundayız.
İlişkilerimizde güvende kalabilmek için karşımızdakinin sınırlarına riayet etmek zorundayız.
____
“Çocuklar sınırlar içinde kendilerini güvende hisseder.” Pozitif disiplinin temel taşlarından biri bu.
En çok yanlış anlaşılmaya açık olanlarından biri aynı zamanda.
____
Yukarıda bahsettiğim sebeplerle; kendimiz için yapamadığımızı, çocuğumuz için sağlamak pek mümkün değil.
O yüzden de hislerimizi bir yana bırakıp; akılcı tekniklerle çocuğu bir daire içine hapsetmeyi sınır çizmek sanıyoruz.
____
Pekçok “yöntem” çocuğun duyguları karşısında verdiği tepkileri (davranışları) dışsal olarak, koşullandırma yoluyla kontrol etmeye dayanıyor çoğunlukla. .
____
Aynalama yaparken kendimizi tiyatral/yapay bir konuşma yapıyor gibi hissetmemizin sebeplerinden biri de; aynalamayı da belli kalıp sözcüklerin tekrarından ibaret bir “yöntem” olarak uygulamaya çalışmamız.
____
Duyguların iyisi/kötüsü ve sınırları yok, istesek de istemesek de.. Ne zaman, nerede, nasıl ve ne hissedeceğimize karar veremiyoruz.
Biyolojik olarak bedenimiz karar veriyor.
Bedensel ve duygusal farkındalık bir bütün.
____
Çocuklar için de bu böyle. “Sus tamam ağlama, bişey yok!” Derken her birimiz gerçekten de “birşey olmadığına” inanarak söylüyoruz.
Anne/Babanın inandığına çocuk kat kat fazlasıyla inanıp içselleştiriyor. Tıpkı zamanında bizim yaptığımız gibi..
____
Herhangi biri ile olan ilişkimizde sınır çizmek; onun bize ve sınırlarımıza karşı olan tavrını kontrol etmemizi sağlamaz. Amaç da bu değil zaten.
Sınır koymak; neyi nereye kadar kabul edebileceğimiz ve ihlal edildiğinde bizim nasıl davranacağımızla ilgili.
Burada benim ihtiyacım ne, neden buna ihtiyaç duyuyorum, neyi ne kadar tolere edebilirim, sınırlarım aşıldığı zaman kendi tarafımda kalıp nasıl tepki verebilirim? Empatik ve gerçekçi bir çerçeve içinde miyim?
____
Sınırlar bizimle ilgili; karşımızdakiyle değil.
Başkalarının duygu ve davranışlarını kontrol etmeye çalışmak da aslına bakarsanız başka bir sınır ihlali.
____
Söz konusu çocuk olunca da aynı şey geçerli.
Gerçekçi ve empatik olmayan beklentiler; çocuğumun ihtiyaçlarını ve onunla olan ilişkimi değil de “başkalarını” gözettiğim kurallar, çocuğu görünmeyen duvarlar arasına hapsetmekten başka birşey değil. Ya bir ömür o duvarların arkasında durmayı öğrenecek; yada tırmanıp kaçmanın bir yolunu bulacak..
____
Sınır çizmek çocuğun duygularını ve davranışlarını kontrol etmek için değildir.
Bu benim çizgim ve buradan daha öteye gidemezsin demek sınır koymaktır.
Etrafına çizdiğim çizgilerden dışarı çıkamazsın demek değil.