Attachment Parenting Türkiye Röportaj – Şule Seda Ay
Merhaba Şule Hanım, Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Şule Seda Ay: 33 yaşındayım ve bu Eylül 6 yaşını doldurmuş bir kızım var. Eski bir kimya mühendisi ve rafinericiyim. Sistemin tam merkezinden en dışına çıkma yolculuğu yapıyorum denebilir son 6 yıldır. Kızımın doğumu ile başlayan içsel dönüşüm, anlamlarımızı ve dolayısıyla hayatımızı da değiştirdi ve eşim de ben de şifa alanında çalışmaya başladık. Hem kendimizi, hem dünyayı hem de dünya ile ilişkimizi şifalandiriyoruz. (Yerküre’yi) Onarıcı tarım, homeopati, içsel barış ve Dünya barışını artıracak sohbetler şu anda uğraşmaktan mutlu olduğumuz şeyler. Hayatımızda oyuna yer açmayı öğreniyoruz her an. Kırsalda yaşıyoruz, evimizde TV yok ve internet çok kısıtlı çekiyor. Elektriği ve bir miktar gidamizi kendimiz üretiyor, suyumuzu da şimdilik köyden taşısak da yağmur suyu hasadı ile elde etmek için düzenlemeler yapıyoruz. Arılarımız ve kümesimiz bize takas gücü sağlamakta en büyük destek. Kızımız da bizimle beraber oyun oynayarak ve içsel motivasyonuyla öğrenerek büyüyor.
- APT: Attachment Parenting yaklaşımı ile ilgili bilginiz var mıydı? Varsa ilk ne zaman, nasıl tanıştınız?
Ş.S.A.: Vardı. Kızıma hamileyken takip ettiğim yabancı bir blogda karşılaşmış daha sonra da Sears’ların kitaplarını okumuştum. Çocuğun ihtiyaçlarına cevap verme biçimleri bana çok mantıklı ve yakın gelmişti.
- APT: Kendi çocukluğunuzdan ve yetiştirilme seklinizden biraz bahsetmek ister misiniz? Çocukluğunuz şimdiki ebeveynlik yaklaşımınızı ve seçimlerinizi etkiledi mi?
Ş.S.A.: Aslına bakarsanız çocukluğum ve çocukluğumdan beri yaptığım gözlemler ebeveynlik seçimlerimi tamamen şekillendiren ana unsurlardan bazıları. Ben hep “ne yapmayacağımı çok iyi biliyordum ama etrafımda hiç bir model olmadığı için ne yapacağımı bilmiyordum” derim. Dolayısı ile hamile iken kitaplara gömülmüş, kendimle ilişkimi özşefkat zeminine oturttuktan sonra ise içimden gelen şefkatli sesi dinleyerek yön bulmuş biriyim. Sanırım kitap okuyarak en çok kendi çocukluğumu anlamış oldum o dönem. Dengelendikten, özdeğerimi inşa edip, duygularıma yönelik farkındalığımı geliştirdikten sonra iç sesimi duyabilir oldum ve onun yönlendirmesini ebeveynliğimde işaretçi belledim diyebilirim.
Çocukluğum ödül-ceza yöntemi ve koşullu sevgi dili çerçevesinde şekillendi. Annem anaokulu öğretmeni olduğu ve o dönem davranışçı psikoloji yöntemleri revaçta olduğu için bunları uyguluyordu. Ancak bunlar içimde büyük bir öfke uyandırıyordu. Anlaşıldığımı hissetmiyordum ve her ne kadar sevildiğimi hissedebilmek için ailemden onay almaya çalışsam da, hem onlardan hem de kendimden uzaklaşıyordum. Sevilmek ve kabul görmek için gerekli şeyleri yaparken kim olduğumu bilmez hale geldim. Taa ki hamile kalana kadar. O günlerde sonra büyük bir değişim sürecine girdim. Kendime doğru. İçime doğru ve işte bu yolculuk ebeveynliğimi etkileyen en önemli şeydir.
- APT: Ebeveynlik yaklaşımlarınızda eşiniz ile aynı fikirde misiniz? Evet ise birlikte nasıl yol alıyorsunuz? Hayır ise fikir ayrılıklarını nasıl çözüyorsunuz?
Ş.S.A.: Evet aynı fikirdeyiz. Hamileliğimde kendi değişim sürecimi yaşarken eşimle değersizlik ve yetersizlik inançlarım, özsevgi, özşefkat, özsaygı, özgüven ve farkındalık eksikliklerim ve bunlara neden olan çocukluk travmalarım üzerine konuşurduk uzun uzun. Beni anlamaya çalışırdı. O sırada hemfikir olduk ebeveynlik yaklaşımımızda. En azından ne yapmayacağımızdan emin olduk. Ne yapacağımız konusunda ise birlikte okuyarak, okuduklarımızı süzgeçten geçirerek karar verdik. Belli bir zeminimiz vardı, okuduğumuz her yaklaşımı bu zeminde tartıyorduk. Bu yöntem çocuğu kontrol etmeye çalışıyor, manipülasyon ile “doğru” olanı “yaptırmaya” çalışıyor muydu? Çocuğun ihtiyaçlarını bildiğine güveniyor muydu (yani insana güveniyor muydu?) Bu yöntem eşit degerlilik zemininde miydi? Kabul ve şefkat içeriyor muydu? Gibi gibi sorular soruyorduk. Şu zamana kadar fikir ayrılığı yaşamadık.
- APT: Sizce herhangi bir ebeveynlik yaklaşımının bir toplumu şekillendirmesindeki rolü nedir? AP bunun neresinde?
Ş.S.A.: Ebeveynlik yaklaşımlarının toplumu şekillendirmede oldukça güçlü olduğunu düşünüyorum. Her bir davranışımızın ardında bir duygu, o duygunun ardında da bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bu ihtiyaçlarımızı ifade etmeyi bilmek, karşılamak için başka yollar olduğunu bilmek öyle çok şeyi değiştirebilir ki…
AP’nin ihtiyaç odaklı şefkatli yaklaşımı kültürde büyük bir değişim yaratabilir. Anne ve çocuğun ihtiyaçlarına eşit değerlilik zemininde, dengede yaklaşıldığı zaman, yavaş yavaş aile ve sonra kültür dengeye gelecektir diye hayal ediyorum.
- APT: Çocuğunuzla olan ilişkinizi nasıl ifade edersiniz?
Ş.S.A.: Uyumlu. Cemre doğduğunda güvenlik ve sağlıkla ilgili konular dışında ona müdahale etmeden, onu izleyerek ebeveynlik yapmaya başladığımda tuhaf bir hayal gelirdi gözümün önüne. Bir anlığına Kızılderili bir anneye dönüşürdüm. Bebeğinin kendince büyümesine, yaşamı deneyimlemesine izin veren ama ormanı tanıması için de sessizce, saygıyla, sabırla ve nazikçe eşlik eden. Aramızda birbirimize alan açan bir mesafe vardı ama yaptığımız her hareket kareografik bir dansmışçasına uyumluydu. O vizyondaki uyum hissi içimi sevinç ve sevgi ile doldururdu. Onu öylece tuttum ve hep yanımda taşıdım. Bir gün evimize gelip bizimle kalan biri “çok değişik bir şey gözlemledim; siz sanki bu evde üç birey yaşıyor gibisiniz, kültürel tanımları ile iki yetişkin bir çocuk gibi değilsiniz. Hepinizin bir gündemi var ve uyum içinde onu yaşıyorsunuz” demişti. Yine öyle sevince kapılmıştım çünkü bu benim hayalimdi ve gerçek olduğunu sık sık hissediyorum.
- APT: Çocuğunuzla olan iletişiminizde kopukluklar yaşadığınız dönemler oluyor mu? Nasıl çözümlüyorsunuz? Pozitif Disiplin araçları ve şiddetsiz iletişim ile ilgili bilginiz var mi?
Ş.S.A.: Elbette oluyor. Bazen ben birini duyacak halde olmuyorum bazen o. Bu zamanlarda açık ve dürüst davranıyorum. Halimin onunla değil benimle ilgili olduğunu anlamasına yardımcı oluyorum. Bazen o karmaşık haldeyken konuşuyoruz bazen de sonrasında konuşabilecek hale gelince. İhtiyaçlarımı ifade etmek onunkileri de dinlemek her zaman bir uzlaşma zemini sağlıyor. Birbirimize duyduğumuz merak, can kulağımız ve açıklığımız iletişim dengemizin, aramızdaki bağın ana unsurları. Ben kızgınsam bana alan açmayı, o kızgınken ona alan açtığım için öğrendi. Suçlayıcı bir tavrımız olmadığı için duygularının sorumluğunu almayı da öğreniyor. “Hangi düşüncen seni kızdırdı anne?” diye soruyor ben sakinleşince.
Evimizde duygular önemlidir ve dinlenir. Kötü duygu yoktur. Hepsi konuşulur. Kendi hallerimi kabul ederim, kızımın hallerini kabul ederim. Kabul görmeyen bir duygu yoktur. O duygu ile birçok davranışta bulunmayı seçebiliriz. Bu davranış bir başkasında bir duygu tetikleyebilir. Hepsini dinleriz suclamadan ve bir dahakine daha rahat iletişim kurmak, hayatımızı daha güzel kılmak için ne yapabileceğimizi konuşuruz.
Pozitif disiplin yöntemlerini biliyorum ancak kullandığımı söyleyemem.
Yaklaşımlarımız daha basit. Ne hissediyor(um)sun, neye ihtiyacı(m)n var, birbirimizin hayatını güzelleştirmek için ne yapabiliriz (eşit degerlilik zemininde; hepimizin ihtiyacı eşit değerli ve birbirimizi gözetme, hepimizin mutluluğunu/rahatlığını önemseme niyetiyle) soruları ile halledemedigimiz bir mesele yok.
Bu yaptığımızın şiddetsiz iletişim olduğunu da kızım 1 yaş civarındayken öğrenmiştim. O zamanlar suçlayıcı olmayan, kabul zeminli bir dil inşa etmeye çalışıyordum evde. Ayna karşısında çalışarak hem de. Sonra şiddetsiz iletişimin bize çok yardımı oldu.
- APT: Çocuğunuzla ilişkinizde dış seslerden ne kadar etkileniyorsunuz? Iç sesinizi duyamadığınız anlarda hangi kaynaklardan destek almayı tercih ediyorsunuz?
Ş.S.A.: Dış seslerden pek etkilenmiyorum. Hamilelik sürecimde değersizlik ve yetersizlikler inançlarım üzerinde çalışmam “kendimi yanlış/eksik hissetmeden” dış sesleri süzgeçten geçirebilmeme çok yardımcı oldu. Kızım 9 aylık olduktan sonra tetiklenmeden sakin ve kişisel sınırımı çizerek (rahatça, dışlanma/onaylanmama kaygısı olmadan hayır diyerek) konuşabilmeye başladım karşımdaki ile. Onun öncesinde yumruklarımı ve dişlerimi sıkıyordum zaman zaman. Sonrası da başkalarını ifadelerini/yargılarını onlara ait fikirler, farklılıklar ve hatta zenginlikler olarak görebilmek olarak devam etti. Sanıyorum bu süreç 3 yıl kadar sürdü. Özkabul sonunda herkesi kabule varıyor sanıyorum. Hâlâ bu yolda yolcuyum. Tetiklenmeler olmuyor diyemem ama olsa da sorun değil. Her biri bir deneyim ve öğreniyorum.
- APT: Çocuğunuzla iletişiminizde sınırlarınızı nasıl belirliyorsunuz? Sizce yeterince esnek misiniz yoksa katı kurallarınız var mı?
Ş.S.A.: Yukarıda anlattığım bağlam bizim için oldukça esnek. Sınırlarımızı ihtiyaçlarımız belirler. Ve aynı sorular çerçevesinde ilerleriz. Hepimizin ihtiyacını karşılayacak bir çözüm buluruz. Dolayısı ile kurallar da yok denebilir. Evimizde tutarlı olan tek şey açıklığımız, dürüstlüğümüz, ihtiyaçlarımızı ifade etmemiz, duygularımızı dinlememiz ve uzlaşmamızdır. Bütün sınırlar bu uzlaşma esnasında değişebilir. Ve şimdiye kadar bu hiçbir kaosa neden olmadı. Tam tersine birbirimizi, birbirimizin ihtiyaç ve ricalarını daha çok gözetir hale geldik. Anlaşıldığımızı hissediyoruz çünkü. Duyulmamaktan korkmuyoruz.
- APT: Kendinize ve eşinize özel zamanlar ayırabiliyor musunuz?
Ş.S.A.: İlk yıllar daha az zaman ayırabiliyorduk. Belki kızım bir yaşına gelene kadar nadiren demeliyim ama o dönemin bu şekilde olacağını kabul etmiştik. Kabul işimizi kolaylaştırdı. Mutluyduk.
Son yıllarda ise daha rahatız ve çok sık zaman ayirabiliyoruz. Haftada bir gün tamamen benim. Sabah çıkıyor ve gece dönüyorum. Eşimin kültürel anlamda maaşlı bir işte çalışmıyor olması bunu destekliyor tabi. İkimiz de tam zamanlı ebeveynlik yapıyoruz ve ihtiyaç halinde diğerine alan açıyoruz. Cemre de artık büyüdü. Alan ihtiyacımıza karşılık verebiliyor.
- APT: Ebeveyn olduktan sonra hayatınızda en çok neler değişti? Ebeveyn olmadan önceki hayatınızı özlüyor musunuz?
Ş.S.A.: Ebeveyn olduktan sonra hayatım her yönü ile tamamen değişti. Yaşam felsefemiz, seçimlerimiz, insan olmaya dair inanç kalıplarımız, yaşam biçimimiz, kimliğimiz, Dünya ile ve kendimizle ilişkilerimiz. Kendimizi ortaya koymaya başladık korkmadan. Kültürel kalıpları yıktık içimizdeki. Yeni’yi inşaya başladık. Hayal ettiğimiz dünyayı evimizde yaratmaya yani.
En derin armağanlarımızı keşfettik bu Dünya’ya, topluluğumuza verebileceğimiz. Oyun ve topluluğa hizmet aynı anlama gelir oldu. Neşe ile üretmek… Dolayısı ile hayır. Hiç özlemiyoruz.
- APT: Son olarak sizin bize sormak yada paylaşmak istediğiniz herhangi bir şey var mı?
Ş.S.A.: Yok. Çok teşekkür ederim. ❤ Mutlu bir gün dilerim.
Katılımınız ve desteğiniz için çok teşekkür ederiz. Sevgilerimizle.
Attachment Parenting Türkiye Ekibi
Yolcu, hikaye anlatıcısı ve şifacı. Kendini, insanı ve dünyayı anlamaya, soru sormaya ve hayal kurmaya meraklı. Küçük bir köyde hayallerini inşa etmeye çalışıyor. İçsel yolculuk, iyileşme, okulsuz öğrenim, kırsalda yaşam ve doğa ile yeniden bağ kurma üzerine çok düşünüyor. Homeopati ve hollistik enerji terapisi ile şifa öğreniyor.