Attachment Parenting Türkiye Röportaj – Gözde Kocaoğlu
Merhaba Gözde Hanım, Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Gözde Kocaoğlu: Merhaba, ben Gözde, 32 yaşındayım. Hem mesleğimden hem de bana iyi geldiğinden psikolojiyle ilgilenmeyi seviyorum. Bir süredir, ebeveyn bebek ilişkisinin ne kadar önemli olduğu üzerine çalışmalar takip ediyorum.
Kendi terapi sürecimden de erken bebeklik döneminin öneminin farkındayım.
- APT: Attachment Parenting yaklaşımı ile ne zaman, nasıl karşılaştınız? Hangi kaynaklardan bilgi ediniyorsunuz? Attachment Parenting yaklaşımını “siz” nasıl tanımlarsınız?
G.K.: AP yaklaşımıyla nasıl karşılaştığımı bilmiyorum, bir şekilde doğal akışta hep kafamda, kalbimde bu ilişki biçimi vardı. Sanırım biraz iç sesimi duymaya başlayınca ve bana olsa ne iyi gelirdi diye sorunca yol buraya çıktı.
Daha sonra psikolog dostlarımdan kitap önerileri aldım. Doğal Ebeveynlik, Bilinçli Bebek, Koşulsuz Ebeveynlik, Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı, Bir Annenin Doğuşu, Şiddetsiz İletişim, Doğuma Hazırlık Rehberi kitaplarını okudum.
İnternet üzerinden de Attachment Parenting Türkiye Sayfası, Serap Reyhanioğlu Arıkan, Oya Çanak ve @bidunyacocuk hesaplarını takip ederek Bağ odaklı ebeveynlik ile ilgili bilgilerimi güncel tutmaya çalışıyorum.
Bence AP yaklaşımı, hep devam eden, dönüşen, büyüyen gelişen bir sevgi bağı. Yaşayan bir bağ.
Ben hep şuna benzetiyorum; oyunculukta kesintisiz çizgi diye bir kavram vardır. Karakterin, oyunun başından sonuna kadar o çizgide devam etmesi, tutarlı bir duygu çizgisi izlemesidir. Aslında burada da anne bebek arasında organik bir bağ oluşuyor ve bunda tutarlılık çok önemli. Hatta bence en önemlisi anne bebek ilişkisinde tutarlılık. Sevgide kesintisizlik. Böylece kesintisiz çizgi oluşuyor. Başlayan gelişen büyüyen devam eden yani yaşayan nefes alan bir sevgi!
- APT: AP 8 Temel ilkesinden hangisini/hangilerini kendinize daha yakın buluyorsunuz?
G.K.: Sanırım denge maddesi biraz beni zorluyor. Onun dışında hepsine yakınım.
Hamileliğimden itibaren sürece dair bilgilenip doğumuma sahip çıktım. Bebeğimi doğumdan sonra yanımızda tutup ten temasını devam ettirdik. Hala ten teması yapıyorum. Beraber uyumak ona da bana da iyi geliyor. Emzirmek ve emzirirken göz teması kurmak, uykuya geçişte ihtiyaçlarını görmek, karşılamak. Empati kurmak, tanımak sinyalleri dinlemek. Tabi hepsi için zamana ihtiyacımız vardı. İlk zamanlar o “zaman” hiç gelmeyecekmiş gibi geliyor. Ama öyle olmuyormuş.
- APT: AP ilkelerini benimserken / uygularken tetiklendiğiniz noktalar var mı? Hangileri? Sizce neden başaramıyorsunuz veya neden uygulamak içinizden gelmiyor?
G.K.: Denge ilkesinde ve anda kalmakta zorlanıyorum ki çağımızın çözüm aranan en önemli problemi bence.
Hem kendimdeki yeniliğe hem hayatımdaki yeniliğe yenilik demeyince geçecek sanırım. Herşey doğal akışta yerini bulur diye düşünüyorum. Benim hayatta çalışmam gereken kısım da burası: Denge!
- APT: Çevrenizde AP yaklaşımına karşı olup sizi eleştirenler oldu mu? Olduysa nasıl hissettiğinizi paylaşmak ister misiniz?
G.K.: Tabiki! Bazen deli gibi hissettim.
Genelde insanların bildiği o kadar doğru ki, mesela Mercan ağladığında onun stres (fazla uyaran, fazla duygu) attığını söyleyince şaşkın bakan gözler, dudaklardan dökülen dualar oldu..
Şaka bir yana, hep doğruyu yaptığımı anlatmam gerekiyor hissi oldu. Oysa ben de bir yoldayım ve deneyimliyoruz beraber. Bir de hep bir yanlış yapıyorum hissi. Yetersizliği de beraberinde getiriyor tabi.
Yine de bence; bilmeliyiz ki bu işin doğrusu yanlışı yok. Bu iki olgunun arasında sıkışıp kalıyor an’a kendimizi bırakmayı engelliyoruz böylelikle.
- APT: AP yaklaşımı ile büyüyen çocukların geleceğine dair öngörüleriniz varsa paylaşır mısınız?
G.K.: Bizim gibi olmayacak inşallah.
Bizim nesil çoğunlukla AP yaklaşımıyla büyümedi. İnanışlar farklıydı. Kadınlara destek daha azdı. Dolayısıyla duygusal iletişim daha az kaldı.
Bence AP yaklaşımıyla büyüyen çocuklar mutlu, güvenli bir nesil olacak. Kendi kendine yetebilen, kendini sevme yetisi kazanmış dolayısıyla da başkalarına da saygılı, şefkatli, nazik olabilirler.
- APT: Kendi çocukluğunuzdan ve yetiştirilme seklinizden biraz bahsetmek ister misiniz? Çocukluğunuz şimdiki ebeveynlik yaklaşımınızı ve seçimlerinizi etkiledi mi?
G.K.: Benim doğumum erken doğum olmuş ve kuvezde kalmışım. Bu mesele benim doğumuma sahip çıkmama neden oldu. Doğumdan sonra Mercan’ı hiç yanımdan ayırmadım. Bu eğer bebeğin bir sağlık sorunu yoksa; en doğal hakkımız. Ben bebeğimin, benim ve babasının sıcaklığından çıkıp keskin ışıklar altında bizden uzakta yabancılarla dolu ve yalnız bir odaya götürülmesini hiç istemedim. Hatta en önemli isteğim buydu.
Sanırım hepsi bunun arkasından geldi..
- APT: Ebeveynlik yaklaşımlarınızda eşiniz ile aynı fikirde misiniz? Evet ise birlikte nasıl yol alıyorsunuz? Hayır ise fikir ayrılıklarını nasıl çözüyorsunuz?
G.K.: Evet eşimle aynı fikirdeyiz. İkimizden birisi yorgun düşüp empatisini yitirirse birbirimizi uyarırız.
Kanguruyla taşıma, sevgiyi kesmeme, güvenli uyku beraber uyguladığımız iletişim yolları.
- APT: Sizce AP her aileye uygun bir yaklaşım mı?
G.K.: Kesinlikle. Bence temelinde sevgiyi hissettirme olan bir yaklaşım. Dolayısıyla her aile tipine adapte olabilir. Sevgi iyidir.
- APT: Sizce herhangi bir ebeveynlik yaklaşımının bir toplumu şekillendirmesindeki rolü nedir? AP bunun neresinde?
G.K.: Geçen gün bir anda aklıma birşey takıldı. Ve aklımda şu cümle belirdi: “eğer dünya için birşey yapmak istiyorsan, çocuğunu gerçekten sev. Ona sevgi ver. Şefkatli ol. Empati kur. İhtiyaçlarını gör. Anne olarak ona sevgi ver!”
Bu çok önemli! Herşey sevgisizlikten oluyor. Sevgi gören bir çocuk bütün geleceği farklı yapabilir.
Ama biliyorum ki herşey bir çocuğu GERÇEKTEN sevmekle başlayacak.
Neden GERÇEKTEN diyorum; çünkü birçok ebeveyn sevgi verdiğini zannediyor ama çocuğa geçmiyor bu sevgi. Neden? Çünkü empati eksikliği yaşıyoruz. Gerçekten sevmek; çocuğun ihtiyacına yönelik ilgi, şefkat demektir bence. Çocuk oynamak isterken sen onu öpüyorsan, çocuk ağlıyorken dinlemiyorsan, onun ihtiyacı bu değil ki! Onun ihtiyacı o anda ne ise onu vermek, gerçek sevgi. O yüzden çocuklarımızı iyi duymalıyız. Empati kurmalıyız ve onların ruhlarına dokunmalıyız.
- APT: Son olarak sizin bize sormak yada paylaşmak istediğiniz herhangi bir şey var mı?
G.K.: Hayır yok, teşekkür ederim.
Katılımınız ve desteğiniz için çok teşekkür ederiz. Sevgilerimizle.