“Babalar ve Bebekleri: BİLİM Ne Diyor?”
Baba-Bebek Bağlanması Konulu Literatür Taraması, 1958-2018
Dr.Aslıhan Tokgöz ONARAN (PhD)
Kurucu-Lider, Uluslararası Doğal Ebeveynlik API Türkiye Platformu
www.facebook.com/APITurkiye
www.instagram.com/DrOnaran
www.DrOnaran.com/APITurkiye
DrOnaran@gmail.com
Güvenli bağlanma sadece anne-bebeğe mi özgü? Ya babalar ve bebekleri?
“Türkiye’de babaların %57’si çocuklarıyla hiç oyun oynamıyor,” biliyor muydunuz? (1)
Bu makaleyi, “Bilim, baba-çocuk bağlanması konusunda ne diyor?” sorusunu cevaplamak, ebeveynler ve uzmanlar için temel bir kaynakça oluşturmak ve en yeni araştırmalardan yola çıkarak bir bilimsel literatür taraması sunmak amacı ile kaleme aldım (2).
Bağlanma konulu çalışmaların anne-bebek bağına odaklandığı ve Türkiye’de halen “her on babanın, dokuzdan fazlasının çocuk bakımını annenin sorumluluğu” olarak gördüğü düşünülürse, farkındalığımızın hem bebek ruh sağlığı ve gelişimi hem de toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ne kadar önemli olduğu aşikar (3).
Psikoloji, Sinirbilim ve Psikiyatri alanlarından son 60 yılda edinilen bilimsel bulgular, değerli öngörüler sunuyor. Bu makalede sadece uluslararası kabul görmüş ve (Türkiye, Kore, ABD, İngiltere, Avustralya dahil olmak üzere) pekçok farklı ülkeden gelen bilimsel yayınları özetleyip, alanda bir ilk niteliğinde olan Dr. Geoffrey Brown’ın baba-bebek bağlanması konulu araştırmasına (2012) özel yer vereceğim. Yıllar önce öğretim görevlisi olarak da bulunduğum ABD’deki Clark Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nden gelen bu en son araştırma, baba-çocuk bağlanmasını hem nitelik hem nicelik özellikleri üzerinden bütüncül inceleyen ve 3 yıla yayılan ilk boylamsal (“longitudinal”) araştırma özelliği taşımakta (4, 5). Brown araştırması, “Sağlıklı baba-bebek bağlanması neye benzer ve bu süreç bebeklerin ve babalarının gelecek yaşamlarında nasıl etki eder?” sorularına cevaplar da sunmakta.
“Bilgi güçtür”
Bilimsel Yöntem & Attachment Parenting: Doğal/Bağ-odaklı Ebeveynlik (Attachment Parenting) deneyiminde, içsesimiz ve sezgilerimiz bize bir kılavuz rolündedir.
Lakin, içsesimizin “birden çok” ve yetkin bilimsel kaynaktan edinilen bilgi ile ve yaşam boyu desteklenmesi ilk ve en önemli Attachment Parenting ilkesidir (6). Bu bağlamda, bilgi bizi şablonlardan bağımsızlaştıran güçtür (7).
Bu noktada, bilimin ve bilginin durağan olmadığını özellikle belirtelim. Bilimsel bakış, devamlı bir sorgulama ve devinim içerir. Bu sorgulama, bilimin kişilerden/ öznellikten bağımsız olması ve edinilen bulguların objektifliğini koruyabilmek içindir. Dolayısıyla, bilimin doğasında daima bir yenilenme, karşı-tezler konusunda farkındalık ve sorgulama vardır. Bilimsel yöntemde, fikirler/hipotezler ile yola çıkılır, ardından uygun metodolojiler ve gözlem ile bulgular edinilir ve edinilen bilimsel kanıt ile çıkarımlar ve yeni kuramlar inşa edilir. Akabinde, bu sonuçlar hakemli yayınlarda veya konferanslarda bilimsel çevrelerde paylaşılır. Bilimde, kişilerden bağımsız olmak ve yeni edinilen bulguları referans almak esastır.
Diğer bir deyişle, bilim yaşayan bir olgudur ve bilimin ilerlerken sorguladığı da, altyapı olarak kabul ettiği de yine sadece bilimsel olarak kanıtlanmış bulgulardır.
Peki, BİLİM ne diyor?
Bağlanma gibi şahsına münhasır deneyimlenen öznel bir süreci, baba-bebek ilişkisi çerçevesinde, bilim nasıl ele alıyor?
Bağlanma Kuramı: Literatür Taraması (1958-2018)
İlk araştırmalar 1950’lerde Psikanalist John Bowlby ve hemen ardından Mary (Salter) Ainsworth tarafından başlamıştı. Bağlanma kuramının somut olarak gündeme gelmesi ise, 1969’da John Bowlby’nin İngiltere’deki klinik gözlemleri sonucu yayınladığı Bağlanma isimli kitabı ile olmuştu. Bowlby’nin kuramını geliştirmesinde, Mary Ainsworth’un Uganda’daki anne-bebek gözlemleri ve ardından ABD’deki deneysel araştırmaları büyük destek sağlamıştı (1963, 1967, 1969).
Bu kuram, bebeğin evrensel bir ihtiyacı olarak güvenli bağlanmayı konumlayıp, yanında duygusal olarak güvende hissedilen birincil yetişkinin önemine değinmekteydi.
Çoğu canlı türünde bu bakım rolü annenin üzerinde olduğundan ve 1950lerdeki toplumsal cinsiyet rolleri ve aile yapısı bu primer rolün anneye ait olduğunu varsaydığından o dönemdeki yayınlarda bağlanma sürecinin bebek ve anne arasındaki bir deneyim olduğu çıkarımı yapılabilmekteydi.
Annenin rolüne odaklanılmasında en önemli (ve belki de en gözardı edilen) nedenlerden biri de, Gelişim Psikologu ve Ord. Profesör Dr. Inge Bretherton’un da belirttiği gibi, ev değerlendirmeleri esnasında babaların çoğunlukla ev ortamında olmaması ve dolayısıyla 1960’larda baba-bebek etkileşimini değerlendirmek için yeterli bilimsel veri bulunmamasıydı. (Bretherton 2010: 12)
Bu temel nedenlerden dolayı, Bowlby’nin araştırmaları, bağlanmayı bir hiyerarşi bağlamında sunmakta ve bu sıralamada annenin bebek için en güçlü bağlanma figürü olduğu çıkarımını sunmaktaydı.
Oysa ki, aynı dönemde (Bowlby henüz Bağlanma isimli kitabını yayınlamadan önce) 1964’de İskoçya’da yayınlanan diğer bir araştırmada (Schaffer & Emerson), bebeklerin doğumdan itibaren bağlanma davranışları incelenmiş, bebeklerin çoklu/eşzamanlı bağlanma deneyimleyebildiği kanıtlanmıştı. Bu çalışmada, 60 bebek doğal ev ortamlarında onsekiz ay boyunca gözlemlenmiş ve bu süreçte primer bağlanma figürü olarak anneye ek olarak baba, büyükanne, büyükbaba, büyük kardeşler ve hatta komşular ile bebek arasında bağlanma deneyimlendiği tespit edilmişti. Çalışmanın sonucunda, gözlemlenen bebekler 18 aylık olduklarında, bebeklerin yarısının anneleri ile diğer yarısının da babaları ile güvenli bağlanma deneyimleyebildikleri, hatta 60 ailenin 10’unda sadece baba ile birincil bağlanma davranışları olduğu kaydedilmişti.
Bowlby bu araştırmaya kitabında yer verse de, Schaffer&Emerson’un bulgularını sorgulamıştı. Bowlby’ye göre, bu araştırma anne ve baba ile eşzamanlı bağlanma göstermiyordu. Bazı bebeklerin babalarını tercih etme sebebi, Bowlby savına göre, baba-bebek primer bağlanmasından ziyade babanın “oyun arkadaşı” ihtiyacını karşılamasıydı (1969, 307). Bowlby’nin katı duruşu, sonraki yıllarda, açıkça sorgulanacak ve yeni bilimsel araştırmalar bağlanma sürecini daha bütüncül ele alarak oyunun ve duyarlı etkileşimin bağlanmadaki anahtar rolünü açıkça kanıtlayacaktı. Güvenli bağlanma, kimin bebeğin fiziksel ihtiyaclarını ve beslenmesini karşıladığı değil, kimin en çok “ilgi” gösterdiği, oyun oynadığı ve etkileşimde bulunduğu, diğer bir deyişle, bebeğin ihtiyaclarını kimin farkettiği ve hassasiyetle karşıladığıydı. Schaffer’ın da gösterdiği üzere, duygusal bakım ve ilgi, beslenmeden daha önde geliyordu.
1970lerden itibaren Avrupa’dan ve ABD’den gelen bilimsel araştırmalar, baba-çocuk bağlanmasına ve babaların rolüne ışık tutmaya başladı. 1970lerde araştırmalar halen sayıca az da olsa, çok önemli bulgular sunulmaya başlanmıştı. Baba-bebek bağlanmasının, hem bebeğin sağlıklı gelişimi ve yetişkin yaşamındaki ilişkileri hem de babanın çocuk büyüdükçe çocuğu ile ilişkisi üzerinde büyük etkisi gözlemleniyordu. Bilimsel yayınlar bu bağlanmanın uzun dönem olumlu sonuçlarını göstermeye başlamıştı.
Örneğin, Harvard Üniversitesi’ndeki doktora tezine dayanan “Bebeğin Babası ile İlişkisi: Deneysel Kanıtlar” başlıklı yayında M. Kotelchuck, bebeklerin hem anneden hem de babadan ayrıldıkları zaman ayrılık kaygısı belirtileri gösterdiğini kanıtladı. Bu araştırmadaki bebekler ebeveynin cinsiyetinden bağımsız olarak, hem anne hem baba ile bağ kurabiliyordu (1972, 1976).
Aynı dönemde diğer bir araştırmada ise, iki yaşındaki bebeklerin ayrılık ardından ebeveynleri ile buluşma anları gözlemlenmişti. Bebeklerin hem anne hem de baba ile bireysel buluşmalarında aynı bağlanma davranışlarını gösterdikleri kaydedildi (Lamb, 1976).
Baba-bebek arasında güvenli bağlanma tesis edilebildiği açıkça kanıtlandıktan sonra 1980lerden itibaren yapılan araştırmalar, anne ve babanın kendi çocukluklarından anımsadıkları bağlanma ilişkileri (içsel temsil) üzerine odaklanmaya ve bu anımsanan ilişkinin ebeveynin kendi çocuğu ile ilişkisi üzerindeki etkilerini tespit etmeye başladı. (Main, Kaplan & Cassidy, 1985)
Örneğin, bebeklerin, anne-babalarının duygu regulasyonuna en çok ihtiyacı olan kaygılı anlarında, ebeveynleri kendi çocukluklarından travmalarını anımsadıklarında, bebeklerinin yanında aniden çaresiz veya korkutucu bir hale bürünebiliyorlardı. (Main & Hesse, 1990)
Bu araştırmalar, ebeveynlerin geçmişten taşıdığı travmalar konulu iççalışmaların-çözümlemelerin bebeğin ruh sağlığı üzerindeki anahtar rolünü de açıkça kanıtlıyordu.
1990ların başından itibaren yapılan araştırmalar ise baba-bebek bağlanmasının bebeğin fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerindeki faydalarını somut olarak tespit ediyordu (Sarkadi, 2008).
Örneğin, baba-bebek bağlanmasının aşağıdaki alanlarda direkt etkisi kanıtlanmıştı:
– Sosyo-duygusal becerilerin gelişimi (Sagi, Lamb & Gardner, 1986, Lamb 2002)
– Davranışsal problemlerde azalma (Verschueren & Marcoen, 1999)
– Sağlıklı ikili ilişkiler (Verissimo, 2011)
– Psikopatolojik risklerin azalması (Phares, Rojas, Thurston & Hunkinson, 2010)
Baba-bebek arasında bağlanma, aslında doğum öncesi dönemde başlamakta.
Bu bağın gebelik döneminde baba-fetus arasında başladığını ve bebeğin doğumu ardından güçlenerek devam ettiğini kanıtlayan pekçok bilimsel araştırma bu konuya ışık tutuyor.
Örneğin, baba-fetus bağlanması üzerine yeni bir çalışma 2017 yılında Kore’de Dr. Nan Iee Noh ve ekibi tarafından yapıldı. 200 baba adayı ile Kore (Seoul) kliniklerinde kapsamlı değerlendirmeler içeren bu araştırmada “Baba ile bebek bağlanabilir mi?” sorusu değil, “Bu bağlanmayı bilimsel olarak nasıl ölçebiliriz?” sorusu gündemdeydi. Diğer bir deyişle, baba-bebek bağlanması olasılığı çoktan kabul edilmiş, bu ilişkiyi inceleyebilmek için bir ölçek üzerine çalışılmaya başlanmıştı.
Baba–fetus bağlanması ve bunun baba-çocuk ilişkisine etkileri üzerine bir araştırma da 2013 yılında Avustralya’daki Dr. John Condon ve ekibinden geldi. Bu çalışmada, 204 baba adayının, henüz doğmamış olan bebekleriyle doğumöncesi (antenatal) ilişkisi değerlendirildi. Doğum ardından ise aynı katılımcıların bebekleriyle bağlanma ilişkileri, altıncı ve onikinci aylarda yeniden değerlendirildi. Sonuçlar gösteriyordu ki doğumöncesi dönemde çeşitli şekillerde temeli atılmış bağlanma ilişkisi doğum sonrası ilişkiye de yansıyor, süreklilik gösteriyordu. Katılımcı babaların eşleri ile olumlu ilişkileri ve kendi ruh sağlıkları da bebekleri ile bağlanmada büyük etki ediyordu. Dr. Condon araştırması, münferit bir araştırma olsa da, net gösteriyor ki baba-bebek bağlanmasının gebelik döneminde başlaması, baba-çocuk ilişkisinin geleceğini etkileyebilmekte.
Baba–bebek bağlanmasının bebeğin yetişkin yaşamındaki etkileri üzerine en kapsamlı araştırma ise Almanya’da Dr. Grossman ve ekibi tarafından 20 yıla yayılan bir süreçte tamamlandı (2005). 2008 yılında revize ettikleri tespitlerine göre güvenli bağlanmada sadece duygusal hassasiyet değil “oyunculuk”, bebeğin keşif duygusuna saha tanımak ve oyun sırasında duygu regulasyonuna destek sağlamak çok önemli yer tutuyordu. Grossman araştırması ile ilk defa oyun ve ebeveyn-bebek bağlanması arasında somut bir ilişkilendirme yapılmıs ve şu çıkarım sunulmuştu:
“Bağlanma tek başına duygusal güvenlik için yeterli değildir. Hem anne hem de baba çocuğun bağlanma ihtiyacını da keşif ihtiyacını da desteklemeli, güvenli keşif deneyimi için duyarlı olmalıdır.” (Grossman 2008, 874)
Bağlanmadaki bu keşif deneyimi için en zengin saha ise “oyun” idi.
Baba-bebek arasında güvenli bağlanma ilişkisine dair en yeni (bütüncül) çalışma ise 2012 yılında Dr. Geoffrey L. Brown ve ekibinden geldi. “Bağlanmayı, nitelik mi nicelik mi en çok etkiliyor? Ve, bağlanma bebek büyüdükce değişiyor mu?” sorularına cevap bulmak üzere yola çıkılan boylamsal araştırma ilk defa hem kantitatif hem kalitatif analiz içermekte, bütüncül bir değerlendirme sunmaktaydı. Babaların bebekleri ile geçirdiği süre ve gereken gündelik ihtiyaçlarını karşılamaları (kantitatif veri) ve duyarlı tutumları-hassasiyetle bebeklerine ilgi göstermeleri (kalitatif veri) değerlendirilerek hangisinin baba-bebek bağlanmasını ne derece etkilediği ve bunun hem bebekler hem de babaların davranışları üzerine sonuçları üç yıla yayılan bir araştırmada ele alındı. Araştırmaya katılan 115 ailede, bebek ve baba ilişkisi 1 yaşında ve 3 yaşında iken değerlendirildi.
Araştırma sonuçlarına göre ilk yıllarda bağlanma deneyimleyen babaların özgüven ve motivasyonları artıyor, sonraki yıllarda da çocukları ile pozitif bir ilişki ile devam ediyorlardı. Babaların duyarlılıkları arttıkça büyüyen çocukları ile etkileşimleri daha güçlenmiş bir uyum ile ilerliyordu. Güvenli bağlanma deneyimi sadece bebeğe değil babaya da olumlu kazanımlar sunuyordu.
Brown araştırması, babaların ebeveynlik davranışlarında ve duyarlılık seviyelerinde sosyoekonomik düzey ve etnik, kültürel faktorler nedenli farklılıklar gözlemlendiğini ve farklı demografilerde araştırmaların yapılmasının önemine de değinmekteydi. Bu öneri elbette Türkiye bağlamında da ele alınması gereken ve araştırılması faydalı alanlardan.
SONUÇ:
Güvenli bağlanma, bebeği kimin beslediğinden, kimin daha çok vakit geçirdiğinden çok, ebeveyn-bebek arasında duygusal bağın hangi yetişkin veya yetişkinler ile ve nasıl kurulduğunu referans alır.
Bağlanma, bebeğin sinyallerinin ve ihtiyaclarının okunabilmesi ve bebeğin ebeveyni yanında güvende hissetmesi sürecidir.
Dolayısıyla, bağlanma figürü, bebekle daha çok vakit geçiren yetişkin değil, bebekle en nitelikli etkileşimi kuran (oyun ve keşife de saha tanıyan) ve bebeğin “huzurlu limanı” ya da güvenli üssü olabilen kişi ve/ya kişilerdir. Bilimsel araştırmaların da gösterdiği üzere, çoklu bağlanma veya baba ile eşzamanlı bağlanma, pekala mümkün olabilmektedir ve sağlıklıdır (Schaffer, 1964, Bretherton 2010, Brown 2012, Condon 2013).
Bu araştırmaların ortak sonucuna göre ilişkide nicelik değil nitelik ağır basmaktadır. Bu açıdan, boşanmış ailelerde de ayrı evde yaşayan ebeveyn ile bu ilişkinin sürdürülebileceği sonucu çıkarılabilmektedir. Özetle, hamilelik-doğum anından itibaren annenin ve babanın bebek ile bağının tesisi sayesinde bebeğin sağlıklı gelişimi ve ruh sağlığı desteklenmektedir (8). Ülkemizde bu konuda bilimsel araştırmalar, toplumsal farkındalık çalışmaları ve daha çok babanın çocuğunun yaşamında aktif rol alması, her açıdan elzem birer adım olacaktır.
Aslıhan Tokgöz Onaran, www.dronaran.com/APITurkiye
İletişim: +90 537 699 29 46 / DrOnaran@gmail.com
NOTLAR
1. Bu istatistiksel veri, Türkiye’de babalık üzerine gerçekleştirilen en kapsamlı araştırma olan Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV, 2017) raporuna dayanmaktadır. Kaynak: https://bernardvanleer.org/tr/news/results-of-study-on-fatherhood-launched-in-turkey/
2. Bu makalenin amacı, 1958-2018 yılları arasında yapılan başlıca bilimsel araştırmaların sonuçlarını özetlemek ve baba-bebek bağlanması üzerine temel bir bilimsel kaynakça paylaşmaktır. Kapsamlı bilgi için kaynakçada belirtilen yayınlara ulaşılabilir.
3. Bu bulgu, Prof. Dr. Güler Fişek yönetimindeki “Türkiye’de İlgili Babalık ve Belirleyicileri” başlıklı AÇEV (2017) araştırma raporuna dayanmaktadır. Bu araştırma, ülke çapında 51 ilde 3325 babaya ulaşarak halen sahadaki en kapsamlı disiplinlerarası çalışmadır. Araştırmaya göre şu tespitler yapılmıştır:
“Türkiye’de babaların %57’si çocuklarıyla hiç oyun oynamıyor.
Babaların %50’si çocuklarına hiç hikaye okumuyor.
Babaların %36’sı çocukların bezini hiç değiştirmiyor.
Babaların %35’i okul faaliyetlerine hiç katılmıyor.”
Kaynak: https://bernardvanleer.org/tr/news/results-of-study-on-fatherhood-launched-in-turkey/
AÇEV rapor özeti: http://ilkisbabalik.acev.org/wp-content/uploads/2017/06/ilgilibabalikyoneticiozeti.08.06.17.web_.pdf ve “İlk İş Babalık” toplumsal inisiyatifi hakkında bilgi için: http://ilkisbabalik.acev.org/#farkindalik-calismalari
4. Makale yazarı Aslıhan Tokgöz Onaran, metinde geçen araştırmanın yapıldığı Clark University’de 2009-2011 yılları arasında öğretim görevlisi olarak bulunmuş, “Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, Kültürel Kuram ve ulusaşırı iletişim” alanlarında dersler vermiştir.
5. “Boylamsal (longitudinal) çalışma,” bir örneklemden belirlenmiş zaman aralıklarında en az iki defa veri toplayarak yürütülen çalışma anlamına gelmektedir. Dr. Geoffrey Brown’ın Clark University’deki boylamsal araştırması aynı katılımcı babalar ile bebekleri 1 ve 3 yaşlarındayken yapılan gözlemlerden alınan verilere dayanmaktadır. (Brown, Geoffrey, Mangelsdorf S, Neff C, “Father involvement, paternal sensitivity, and father-child attachment security in the first 3 years,” Journal of Family Psychology, 2012 421-30)
6. Attachment Parenting’in “Bilgi edinimi ile hazırlık” ilkesi, hamilelik, doğum ve ebeveynlik dönemlerine anne-baba olarak bilgi edinerek hazırlanmayı önerir. Bu süreç, ebeveyn-çocuk ilişkisinde şablonlardan uzak durmayı, bilimsel bakıştakine benzer bir sorgulamayı, çeşitli ve yetkin kaynaklardan yaşamboyu öğrenmeye açık olmayı içerir. Detaylı bilgi için bakınız: Barbara Nicholson & Lysa Parker, Attached at the Heart (2013), 31-64 ve Aslıhan Onaran: http://www.attachmentparentingturkiye.com/attachment-parenting-nedir/
7. “Bilgi/güç” kavramı, bu makalede, Fransız Düşünür-Psikolog Michel Foucault ve İngiliz filozof Francis Bacon’un (1561-1626) bu bağlamdaki çalışmalarından yola çıkarak kullanılmaktadır. 20. Yüzyılın önemli düşünürlerinden Foucault, bilimdeki bazı baskıcı yönlendirmeleri ve normal/anormal kategorizasyonunu eleştirmişti. ‘Bilgi, sorgulanmadan yüceltildiğinde bir toplumsal kontrol mekanizmasına dönüşür’ fikrini de savunmaktaydı.
8. Bebeğin/çocuğun yaşamında babanın yokluğu veya vefatı nedeniyle baba ile bağ tesis edilemeyen durumlarda, anne ile güvenli bağın sürdürülmesi, annenin bu dönemde kendi duygu regulasyonu için gereken desteği alması bebek için çok önemlidir. Diğer yandan, anneye ek olarak ya da anne-baba olmadığı zaman, bebeklerin büyükbabaları, büyükanneleri veya diğer aile üyeleri ile çoklu/eşzamanlı bağlanma deneyimleyebildiği, Schaffer & Emerson (1964) çalışmasında da gösterildiği üzere mümkün olabilmektedir. Bu konuda yeni bilimsel araştırmalar ve ülkemize özgü bulgular önemli olacaktır.
BİLİMSEL KAYNAKÇA
(Bağlanma Kuramı/Baba-Bebek Bağlanması üzerine KAYNAKLAR)
Ainsworth, Mary (1963), “The Development of infant-mother interaction among the Ganda” B. M. Foss (ed) Determinants of Infant Behavior. NY: Wiley, 67-104.
Ainsworth, Mary (1967), Infancy in Uganda. Baltimore: Johns Hopkins University Press.
Ainsworth, Mary & Wittig, B.A. (1969), “Attachment and the Exploratory Behaviour of One-Year-Olds in a Strange Situation.” B. M. Foss (ed), Determinants of Infant Behaviour (vol 4), London: Methuen, 113-136.
Ainsworth, Mary. D. S., & Bowlby, J. (1991), “An ethological approach to personality development.” American Psychologist, 46, 331-341.
Bowlby, John. (1958). “The nature of the child’s tie to his mother.” International Journal of Psychoanalysis, 39, 350-371.
Bowlby, John. (1969). Attachment and loss: Attachment. Vol. 1. New York: Basic Books (2.ed 1982).
Bretherton, Inge (2010), “Fathers in attachment theory and research: a review,”
Early Child Development and Care, 180:1-2, 9-23.
Brown, Geoffrey, Mangelsdorf S, Neff C (2012), “Father involvement, paternal sensitivity, and father-child attachment security in the first 3 years,” Journal of Family Psychology, 421-30.
Condon, John et al (2013), “A longitudinal study of father-to-infant attachment: antecedents and correlates”, Journal of Reproductive and Infant Psychology Volume 31, 15-30.
Fişek, Güler, “Türkiye’de İlgili Babalık ve Belirleyicileri” Anne Çocuk Eğitim Vakfı Araştırma Raporu, 2017, http://ilkisbabalik.acev.org/wp-content/uploads/2017/06/ilgilibabalikyoneticiozeti.08.06.17.web_.pdf
Grossman, K., Grossman K. E., Kindler, H., Zimmerman P. (2008). “A wider view of attachment and exploration: The Influence of Mothers and Fathers on the development of psychological security from infancy to young adulthood.” J. Cassidy & P.R. Shaver eds., Handbook of Attachment: Theory, Research and Clinical Applications (2nd ed, pp 857-879), NY: Guilford Press.
Kotelchuck, M (1972), The Nature of the Child’s Tie to His Father. Doktora Tezi, Harvard University, Cambridge, MA, ABD.
Kotelchuck, M (1976), “The Infant’s Relationship to the Father: Experimental Evidence.” Lamb, M.E., ed. The Role of the Father in Child Development. NY: Wiley, 329-344.
Lamb, M.E (1976), “Interactions between two-year-olds and their mothers and fathers.” Psychological Reports 38: 447-450.
Lamb, M.E (2002). “Infant-Father Attachments and their impact on child development.” Tamis LeMonda, CS; Cabrera, N. eds. Handbook of Father Involvement: Multidisciplinary Perspectives. NJ: Erlbaum: 93-117.
Main, M. & Hesse, E. (1990), “Parents’ Unresolved Traumatic Experiences are Related to Infant Disorganized Attachment Status.” M. T. Greenberg, Cicchetti & Cummings (Eds.), Attachment in the Preschool Years. Chicago: Univ. of Chicago Press, 161-182.
Main, M., Kaplan K., Cassidy J. (1985), “Security in Infancy, Childhood and Adulthood: A Move to the Level of Representation.” In Inge Breterthon and E. Waters (eds), Growing Points of Attachment Theory and Research (50), Serial No. 209 (1-2), 66-104. Chicago: Univ. of Chicago Press.
Nicholson, Barbara & Parker, Lysa (2013), Attached at the Heart. FL: HCI.
Noh NI, Yeom H-A, “Development of the Korean Paternal-Fetal Attachment Scale (K-PAFAS)”, Asian Nursing Research (2017), http://dx.doi.org/10.1016/j.anr.2017.05.001
Phares, V, Rojas et al, “Including Fathers in Clinical Interventions for Children and Adolescents.” Lamb, ME, ed. The Role of the Father in Child Development, 5th ed. NY: Wiley, 2010, 459-485.
Pleck, JH. “Paternal Involvement” Lamb, ME, ed. The Role of the Father in Child Development, 5th ed. NY: Wiley, 2010, 67-107.
Sagi A, Lamb ME, Gardner W. “Relations between strange situation behavior and stranger sociability among infants on Israeli kibbutzim.” Infant Behavior and Development 1986: 9, 271-282.
Sarkadi A, Kristiansson R, Oberklaid F, Bremberg S. “Father’s Involvement and Children’s Developmental Outcomes: A systematic review of longitudinal studies.” Acta Paediatrica. 2008: 97: 153-158.
Schaffer, H. R., & Emerson, P. E. (1964). “The development of social attachments in infancy.” Monographs of the Society for Research in Child Dev. 1-77.
Sears, William, S.M, Doğal Ebeveynlik (Önsöz: Devecigil, N., Çev. A. Birkan), Doğan Kitap: 2011
Sroufe, Alan et al, “Attachment and development: A prospective, longitudinal study from birth to adulthood.” Attachment & Human Development, Aralık 2005; 7(4): 349 – 367
Verrisimo M, Santos AJ et al, “Quality of attachment to father and mother and number of reciprocal friends.” Early Child Development and Care 2011: 181 (1), 27-38.
Verschueren K, Marcoen E. “Representation of Self and Socioemotional Competence in Kindergartners: Differential and Combined Effects of Attachment to Mother and Father.” Child Development 1999: 70, 183-201.
Görsel: Aslıhan Onaran
YAZAR Hakkında:
Aslıhan Tokgöz Onaran, “Uluslararası Doğal Ebeveynlik/Attachment Parenting API Türkiye Platformu” akredite Kurucu-Lideridir. Uzun yıllar ABD’de akademisyen ve sivil toplum lideri olarak görev almış, Brown ve Clark University gibi önde gelen kurumlarda öğretim görevlisi olarak, “Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları ve Kültürel Kuram” alanlarında dersler ve konferanslar vermiştir. Lisans eğitimini, Boğaziçi Universitesi’nde tamamlamıştır (Yabancı Dil Eğitimi, 1997). Doktora ve yükseklisans derecelerini tam burslu olarak Brown Universitesi’nde tamamlamış, ABD’de alanında en başarılı doktora tezi ödülüne (2010, Ralph Henry Gabriel Prize for Best Dissertation) aday gösterilmiştir. Multidisipliner Doktora Yeterlilik Alanları: Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, İletişim, Kültürel Kuram-Amerikan Etüdleri, Azınlık Edebiyatı. Onaran, yurtdışında 15 yıl akademisyenliğin ardından 2014 sonbaharında eşi ve çocukları ile beraber Türkiye’ye dönmüş ve akabinde, dünyanın en önde gelen ebeveyn destek STK’larından olan Attachment Parenting International’dan “API Lideri” uluslararası akreditasyonunu almıştır.
API Türkiye Platformu Lideri olarak her ay halka açık doğal ebeveynlik-aileiçi iletişim destek çemberleri sunmaktadır. Kurucusu olduğu ZenWorld International Farkındalık Akademisi bünyesinde, kurumsal-bireysel eğitimler ve expat-göçmen aile desteği sunmaktadır. Eğitimlerini Türkçe veya İngilizce olarak, yüz yüze ve online seçenekler ile tüm Türkiye’ye ve yurtdışına sunabilmektedir. Detaylı bilgi için: http://www.dronaran.com/hakkimda/ *BIO in English: http://www.dronaran.com/about-dr-onaran-english/