Kisisel ve Aile Hayatinda Denge Kurmak
“Ne olduğumuz çocuğumuza ne söylediğimizden çok daha fazlasını öğretir; öyleyse biz, çocuklarımızın olmasını istediğimiz kişi olmalıyız.”
Joseph Chilton Pearce
Anne kediyi 5 yavrusunu doğurduğu zaman hayranlıkla izledim. İlk günler onun için yaptığımız lohusa yatağından neredeyse hiç çıkmadı. Anlık yemek ve tuvalet molaları, sonra tam zamanlı annelik. Sakin ama tetikte, özenli, şefkatli ve yorgun gördüm onu. Çok sürmedi; yavruların gözleri ve kulakları açıldığında o da kendi özel hayatına yer açmaya başladı. Biraz daha uzun gezmeler, emzirme sonrası bir köşede kendine bakım molaları… Dört haftayı tamamlayan yavrular bahçede küçük keşiflere çıkarken anne de göz ucuyla onlara bakıyordu; belki de artık onlardan ziyade geniş ufka bakıyordu…
Bir kedinin dış yönlendirmelerden, -meli/-malı’lardan uzak, iç sesine yakın, doğal yaşamına özeniyorum. İçimizdeki sesi duymak için, içimiz can kulağıyla dinlenmek istiyor.
Çevremde, anne olduğunda bir süre “sadece anne” olmayan kimse tanımıyorum. Bebeğin her ihtiyacı acildir, önceliklidir; bebek tüm ihtiyaçlarını karşılamada kendine bakanlara muhtaçtır. “Bebeğimin şu anda neye ihtiyacı var?” sorusu, yanıtı an an değişen, anneyi en çok meşgul eden soru olarak geceden gündüze kendini yeniler. “Benim şu an neye ihtiyacım var?” sorusu ise bazen uzunca süre unutulmuş bir rafta tozlanır. Kimi zaman iyi bir ebeveyn olmanın kendi ihtiyaçlarımızdan tamamen vazgeçmek olduğu zannına kapılabiliriz. Oysa kendini bütünüyle çocuğuna adayan ve kendinden feragat eden ebeveynde, görmezden gelinen ihtiyaçların yaptığı basınç, başta kendi duygusal ve fiziksel sağlığı olmak üzere tüm ilişkilerine olumsuz yansır.
“Herkesin ihtiyaçları önemlidir”
Attachment Parenting, çocuğun bakımından sorumlu yetişkinlerin kendi bakımlarına da özen göstermelerini öneriyor. Çocuğunun ve eşinin ihtiyaçları kadar kendi ihtiyaçlarını da farkeden ve gözeten, karşılamak için bilinçli seçimler yapan ebeveyn önce kendi içinde denge sağlıyor. Kendi ihtiyaçlarıma “evet” demek için hayata bazen şefkatle “hayır” diyebildiğimde, sevdiklerimin ihtiyaçlarına da “gönülden evet” demem ve tazelediğim iç dengeyi andan ana ilişkilerimde dengeye dönüştürmem kolaylaşıyor. Attachment Parenting’in yakın dostu Şiddetsiz İletişim de bu ilkeyi şu prensibiyle destekliyor: “Herkesin ihtiyacı aynı derecede değerlidir.”
“Şu anda neye ihtiyacım var?”
Bu ilkeyi kulağa hoş, gerçeğe uzak gelen teorik bir bilgi olmaktan çıkarıp yaşamıma aktarmak benim için aktif ve bilinçli bir çabayla mümkün oluyor. Bunun için, gün içinde sıkıştığım ve kendimi ya da çevremi yargılamaya başladığım anlarda, Şiddetsiz İletişim’in bana öğrettiği şu soruyu soruyorum: “Şu anda neye ihtiyacım var?” Dinlenmeye mi, alana mı, kendime özene mi, şefkate mi, desteğe mi, güvene mi…? Kendime verdiğim yanıt, hayata verdiğim yanıtı etkiliyor. Alışkanlıklarla, kalıplarla, başkalarının (ya da benim) benden beklentileriyle üzerini örtüverdiğim kıymetli ihtiyaçlarımı hatırladığımda ve onların sorumluluğunu aldığımda, canlılığım da doğallıkla artıyor; yaşadığım anın tadı geri geliyor. İhtiyaçlarımı, ailemin ihtiyaçlarını da gözeterek nasıl karşılayabileceğimin yollarını aramak ise yaratıcı bir sürece dönüşüyor. Örneğin çocuğum evde kalmak isterken ben sokağa çıkmak için yanıp tutuştuğumda başta ortada çatışan istekler var gibi görünüyor; oğlumun isteğini önceliklendirip küskünlükle koltuğa oturmak veya onu zorlayarak ve zorlanarak kendimizi dışarı atmak arasında kalmam çok mümkün. Oysa bir an yavaşlayıp bir nefes alıp bu isteklerin ardında yatan içsel motivasyonumuza yani ihtiyaçlarımıza baktığımda belki de çocuğumun dinlenmeye, benim değişikliğe ihtiyacım olduğunu görebilirim. İkimizin ihtiyaçlarını karşılamak için arabayla gezintiye çıkabilir ya da evde bir süre dinlenip ikimiz de hazır hissettiğimizde dışarı çıkabiliriz. Eşim uygunsa ondan destek alıp tek başıma yürüyüşe gidebilirim. Hepimizin ihtiyaçlarını karşılayan bir çözüm bulamadığım(ız)da ve ailemin ihtiyaçlarını önceliklendirdiğimde dahi, kendi ihtiyaçlarımla bağlantıda olmak ve onları karşılamak için kendime somut bir söz vermek, iç dengemi bulmamda bana yardımcı oluyor.
İlk adım: Her gün 10 dakika*
Eğer kendi ihtiyaçlarınızı bugüne kadar ikinci plana atmış bir ebeveynseniz, ilk adımda her gün bir 10 dakikayı sadece kendinize ayırarak bu döngüden çıkabilirsiniz. Bu 10 dakika, kendinize hiç zaman ayırmamaya göre büyük bir gelişmedir. Bu kıymetli vakti, yaşamak istediğiniz değerleri hatırlamaya, dua veya meditasyona, size ilham veren bir kitap okumaya, emekleriniz için kendinizi takdir etmeye, zorlandığınız anlar için kendinizle empatik bağlantı kurmaya veya karşıladığınız ihtiyaçlarınız için kendinizi kutlamaya ayırabilirsiniz.
İkinci adım: İhtiyaçlarınızı bulun*
İhtiyaçlar bizim yaşam enerjimiz. Onlarla bağlantıda olduğumuz kadar hayata bağlıyız, canlıyız. Aşağıdaki ihtiyaçlar, hepimizin sahip olduğu, insanlığın ortak ihtiyaçlarından bazıları. Bu özet listeye bakarak karşılanan ihtiyaçlarınızı görebilir, karşılamak istediğiniz ihtiyaçları seçebilir, listede yer almayan farklı ihtiyaçlarınızı keşfedebilirsiniz. Bu alıştırmayı düzenli olarak yapmak kendinizle bağlantınızı güçlendirmek için size fayda sağlayabilir. Karşılamak istediğiniz ihtiyaçların farkında olduğunuzda, onları karşılamak için yolların da önünüzde aydınlanacağına inanıyorum.
Ebeveynlerin (ve tüm insanların) bazı ihtiyaçları:
Dinlenme
Hareket
Beslenme
Büyüme ve gelişme
Eğlence / keyif
Yaratıcılık
Amaç
Arkadaşlık / yakınlık
Şefkat
Dürüstlük
Empati
Destek
Anlam
Katkı sunmak
Kolaylık
Uyum
Üçüncü adım: Beni ne besler?
Belirlediğiniz ihtiyaçları kağıt üzerinden çıkarıp karşılayabilmek için neler yapmayı istiyor ve seçiyorsunuz? Harekete geçebilmek için kişisel eylem listenizi hazırlamanızı öneririm. Dinlenme ihtiyacınızla bağlantı kurdunuz diyelim; bu ihtiyacı karşılamak için hemen bugün neyi yapabilirsiniz? Ya gelecek hafta? Hangi eylemleri düzenli olarak yaşamınıza katmak istiyorsunuz? Bunları yapabilmeniz için kimin desteği size iyi gelir? Ancak siz kendi ihtiyaçlarınıza değer verdiğinizde başkaları da sizin ihtiyaçlarınıza değer verebilir. Bununla birlikte, deponuzu doldurmak için ihtiyaçlarınızın sorumluluğu da liderliği de sizdedir.
“Senin için buradayım, seni görüyorum, duyuyorum, değerlisin”
Çocuğuma “Senin için buradayım; seni görüyorum, duyuyorum. Benim için değerlisin.” derken kendime de içtenlikle aynı sözleri söyleyebildiğimde iç dengemi buluyorum. Kendi ihtiyaçlarımı karşıladıkça çocuğum için de kaynaklarımın güçlendiğini, dahası çocuğuma kendine değer vermesi için bu yolla rol model olabildiğimi görüyorum. Uzun lafın kısası, çocuğuma, aileme şefkatle ve özenle bakmak, kendime şefkatle ve özenle bakmakla başlıyor, büyüyor, besleniyor.
Kaynaklar:
* Alıştırmalar için teşekkür ederim: Respectful Parents, Respectful Kids / Sura Hart, Victoria Kindle Hodson
Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili / Marshall B. Rosenberg
Çocuğunuzla Birlikte Büyümek / Naomi Aldort
Attachment Parenting International http://www.attachmentparenting.org/principles/balance
Gizem Alav Şapcı
Kişiler arası iletişime ilgisi ve toplumsal dönüşümün kişisel dönüşümle gerçekleşebileceğine inancı vesilesiyle 3 yıl önce başladığı Şiddetsiz İletişim yolculuğunun hayatına kattığı zenginliği toplumun farklı kesimleriyle paylaşıyor. Kurduğu “Aile İçi Şefkatli İletişim” oluşumu altında ebeveynlere dönük atölyeler sunarken çeşitli kurumlar bünyesinde de iletişim temelli programlar düzenliyor. Gizem, Şiddetsiz İletişim içerikli eğitimler veren ebeveynlere / öğretmenlere dönük 9 aylık uluslararası lider geliştirme programı “Parent Peer Leadership Program”a katılarak bu alandaki yetkinliğini derinleştiriyor. Aynı zamanda Avusturya kökenli hümanistik psikoloji temelli ABC Ebeveyn Ehliyeti® programının Türkiye’deki ilk lisanslı eğitmenleri arasında yer alıyor. Hakan’ın eşi, Güneş’in annesi olan Gizem, ailesinin işine, işinin ailesine katkısını şükranla kutluyor.